ÇELİŞMELİ MUHAKEME İLKESİ

     Giriş 

İddia, savunma ve yargılamadan oluşan muhakeme, CMK çerçevesinde gerçekleştirilen bir dizi faaliyet sonucu ceza muhakemesi olarak adlanlandırılmakta ve ilgili hukuku dalına ise Ceza Muhakemesi Hukuku denilmektedir. Gelişme ve değişmenin, insan düşüncesi ile anlamlandırılabilmesi için üçlü basamakları oluşturan tez-antitez-sentez üçlüsü, Felsefe Bilim Dalı’nda diyalektik üçlem olarak adlandırılmakta ve ceza muhakemesi de, diğer muhakeme türleri gibi diyalektik olup, çelişme hükme varma amacıyla izlenen ve kullanılan bir yöntemdir. Muhakemede iddia makamındakiler tez ileri sürerken, savunma makamındakiler ise antitez ileri sürmekte ve yargılama makamı da söz konusu tez ve antitezin sentezini gerçekleştirmektedir.

      Kavram Olarak 

Çelişme, muhakeme yapmanın diğer bir deyişle kolektif hüküm vermenin bir metodu olup bu imkânı sağlayan sisteme denilmektedir. Bu sistemde hüküm verme faaliyetine katılan veya katılacak kişiler düşüncelerini birbirlerine karşılıklı olarak bildirmektedirler. Karşılıklı görüşler söz konusu olduğu için de en az iki tarafça görüşlerin ortaya konulması ve tarafların katılması açısından muhakemenin kolektif olması söz konusu olmaktadır. Çelişmeli muhakeme ilkesi yalnızca kovuşturma evresi için değil, ayrıca soruşturma evresi içinde caridir, zira delillerin ilk olarak toplandığı evre soruşturma evresi olduğu için çelişme ilkesi ayrı önem taşımakta ve ceza muhakemesinin tamamına etki ettiği içinde kovuşturma evresinde uygulanabilirliği gündeme gelmektedir. Kovuşturma evresinde duruşmalara sözlülük ilkesinin hâkim olmasının sonucu olarak taraflara doğrudan soru yöneltebilme ve delillerin tartışılması çelişme ilkesinin uygulama alanını ve de önemini bir kez daha gözler önüne sermiş olacaktır. 

Çelişme yalnızca savunma haklarını korumakla yetinmez, ayrıca muhakeme süjelerinin tamamının muhakeme konusuyla ilgili düşüncelerin karşılıklı olarak bir tartışma çerçevesinde birbirlerine bildirilmesini de sağlamaktadır. Böylelikle iddia makamı tez olarak isnadını ortaya koymakta, savunma makamı da söz konusu isnada karşı antitez olarak savunmada bulunmakta ve yargılama makamları da hem tezi hem de antitezi sentezleyerek gerçeğe ve dolayısıyla da hükme varabilmektedir. 

Çelişmeli muhakeme ilkesi, tarafların menfaatlerini savunabilmelerini usul güvencesi kapsamında koruduğu gibi, hakimlerin muhakeme sürecine de olumlu katkı sağlamaktadır. 

Muhakemede savunma hakkı ancak tarafların karşılıklı olarak katılımı ile gerçekleşmiş olabilecektir. Dolayısıyla muhakemeye taraflardan birinin katılmaması, söz konusu faaliyete muhakeme denilmesini güçleştireceği gibi, tarafların menfaatleri de dışlanmış olacaktır. Zira muhakemedeki çelişmeden bahsedebilmek için tarafların muhakemenin sonucunu belirlemek amacıyla yaptıkları işlemlerin varlığı gerekmektedir. Muhakemede yargılama makamı şüphenin yenilmesi amacıyla yalnızca bir tarafın görüşü üzerine değil de ancak tüm tarafların görüşlerini dinleyip karar vermelidir. Böylesi bir hüküm, tezi de antitezi de cevaplandırmış olacağı için tüm tarafların tatmini söz konusu olacaktır. 

Çelişme ilkesi yeni bir ilke değildir. Kaynağı Roma Hukuku’ndan beri var olmaktadır. “audiatur et altera pars” yani diğer taraf da dinlenmelidir ilkesi ve bu ilkenin emir cümlesi olan “audi alteram partem” yani diğer tarafı da dinle ifadesi, çelişme ilkesinin kaynağını ve

de savunma hakkının güvencesini oluşturmaktadır. Çelişme, karşılıklı soruların sorulmasını, bu doğrultuda cevapların verilmesini, aksi fikirlerin ileri sürülerek iddiaların çürütülmesini gerektirmektedir. 

AYM’nin Gözünden İlke

Anayasa Mahkemesi, çelişmeli yargılama hakkı ile çelişmeli yargılama ilkesini hem birlikte hem de ayrı ayrı kullanabilmektedir. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi bu ilkeyi korumayı üstlenmişse de temel bir yargılama ilkesi olarak kabul etmemektedir. Gerekçesi ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde bu ilkeye açıkça değinilmemesi ve de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de buna yönelik sınırlı içtihatlara sahip olmasıdır. Anayasa Mahkemesi’nin bu ilkeyi korumasının temelinde ise, Anayasaya uygunluk denetimi için tarafların varlığını araması gerekliliğidir. Tarafların olmadığı bir durumda çelişmeli muhakeme ilkesinin de gündeme gelmesi söz konusu olamayacaktır. Anayasa Mahkemesi, yazılı açıklama gönderme hakkı ile sözlü açıklamada bulunma hakkını ifade ederken, “etkili ve adil bir yargılama yapılmasını kolaylaştıran yargılama usulüne ait haklar” tanımını kullanmaktadır. Dolayısıyla tarafların yazılı veya sözlü olarak açıklamada bulunabilme hakları, etkili ve adil bir yargılamanın varlığı için gerekli olduğu kadar yargılama usulünü kolaylaştırma görevini de yerine getirmektedir. CMK m.215„te yer alan dinleme ve okumadan sonra diyeceğin sorulması ile CMK m.217/1„e göre hâkimin kararını yalnızca duruşmaya getirilmiş ve de huzurunda tartışılmış delillere dayandırarak vermesi, çekişmeli muhakeme hakkının somut nitelik kazandığı düzenlemelerdir. Bütün bunların yanı sıra taraflara davaya katılma hakkı tanınarak adaletin sürdürülmesi, hukuk devletinin bir gereğidir. 

IV. Sağladığı Haklar

Çelişme ilkesi iki türlü hak sağlamaktadır. Bunlar, bilme ve tartışma yani açıklamada bulunma hakkıdır. 

a) Bilgi (Bilgilendirme) Hakkı

Tarafların etkili bir savunmada bulunabilmeleri için yargılamanın varlığı ve içeriği hakkında bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Çelişme ilkesinin ortaya konulması bakımından yargılama esnasında hâkimin kararını etkileyebilecek her tür bilginin taraflarca bilinmesi gereklidir. Ayrıca hakkında açılan davadan haberdar olması gereken kişinin muhatabı olduğu yargılamanın içeriği ile hükme etki edebilecek tüm unsurları bilmesi, AİHS M.6/3-a„da düzenleme alanı bulan isnadı öğrenme hakkı ile bağlantılıdır. Dolayısıyla isnadın öğrenilmesi hakkı, çelişmeli muhakeme ilkesinin sağladığı haklardan olan bilgi edinme hakkının ayrılmaz bir parçası konumundadır. Ceza muhakemesi bakımından ise bilme hakkı, isnadın öğrenilmesini kapsayacak şekilde geri götürülmelidir. Çünkü kovuşturmada olduğu kadar soruşturma evresinde de hakkında yürütülen işlemleri bilmek sanığın hakkıdır. Bilgi hakkının CMK bakımından somutlaştırılmış bir örneği 35. maddede yer alan kararların açıklanması ve tebliğidir. Ayrıca bilme hakkına bağlı olarak dosya ve delil inceleme hak ve yetkisi gündeme gelmektedir. Savunma konumunda yer alan kişi, iddia makamının elinde bulunan bilgileri ancak dosya inceleme hak ve yetkisiyle öğrenip karşı iddiada bulunabilecektir. Ceza muhakemesinde dava dosyasına giren bilgiler, belgelerin okunması veya ilgili olanların anlatılmasıyla teminat altına alınarak bilgi edinme hakkının önemine bir kez daha vurgu yapılmıştır. Bir diğer teminatı ise, CMK M.217/1 gereğince hâkimin yalnızca duruşmaya getirilmiş ve de huzurunda tartışılmış delillere dayalı olarak hüküm kurabilmesidir. 

b) Tartışma (Açıklamada Bulunma) Hakkı

Çelişme ilkesi, tarafların haklarında ileri sürülen iddialara karşılık olarak aksi görüşlerini ifade edebilme ve söz konusu iddiaları tartışabilme imkânı tanımaktadır. Bilgi edinme hakkının tamamlayıcı ve esas unsuru konumunda bulunan tartışma hakkı ile taraflar haklarındaki iddiaları bilebildikten sonra söz konusu iddiaları çürüterek hâkimi kararı konusunda etkileme amacı gütmektedirler. Yargılamaya etkili bir katılım için tartışma hakkı ile muhatap, hükmün verilmesini etkileme bakımından söz hakkına sahip olmaktadır. Bazı suçlar dışında duruşmada hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapma imkanının olmaması tartışma hakkının yerine getirilmesini sağlama amacı gütmektedir. Her ne kadar Türk sözlüğe göre duruşma, davacı ile davalının hâkim kargışında hazır bulundukları yargılama evresi olarak tanımlansa da tarafların karşı karşıya gelmesinin ağır bastığı duruşma, hakimin yönettiği ve dinlediği oturumda tarafların tartıştığı faaliyete verilen bir ad olup çelişme hakkının sağladığı bir diğer hak olan tartışma hakkının tam da bu noktada gerçekleştiği görülebilir. Tartışma hakkının ise CMK bakımından somut görünümü, CMK m. 33 gereğince kararların verilmesi usulü, m.215 gereğince dinleme ve okumadan sonra diyeceğin sorulması, m.216 gereğince delillerin tartışılması bakımından gündeme gelmektedir. AİHS bakımından ise, 6/3-d hükmü ile soru sorabilme hakkı, tartışma hakkının bir diğer görünümüdür. Aynı maddeye göre suç isnat edilen kişilerin asgari haklarından olan tanıkları çapraz sorgulama hakkı yalnızca tanıklar için değil diğer delillerin de sanığın hazır bulunacağı bir duruşmada tartışılması önem arz etmektedir. Tartışma hakkının Ceza Muhakemesi dışında Hukuk Muhakemesindeki görünümü ise replik ve düplik haklarının kullanılmasıyla sağlanmakta ve iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağıyla da sınırlandırılmaktadır. Ceza muhakemesinde ise tartışma hakkının sınırlandırılması söz konusu olmamıştır. 

 

VI. Sonuç

İddia, savunma ve yargılamadan oluşan muhakemenin ilgili hukuk dalı olan Ceza Muhakemesi Hukukunda çelişmeli muhakeme ilkesi, iddia makamının tez, savunma makamının antitez ve yargılama makamının da tez ve antitezi sentezleyerek hüküm kurabilmesini ifade etmektedir. Kolektif nitelik taşıyan çelişme ilkesinde taraflar karşılıklı olarak düşüncelerini bildirmektedirler. Yalnızca soruşturma değil kovuşturma evresi içinde geçerli bir nitelik taşıyan çelişme ilkesi, delillerin ilk kez toplandığı aşama olan soruşturma evresi ile sözlülüğün hâkim olduğu ve dolayısıyla soru sorabilme ve de delillerin tartışılabildiği kovuşturma evresi bakımından önem arz etmektedir. Bu ilke yeni bir ilke olmayıp kökenini „audiatur et altera pars“ ilkesinin uygulama alanı bulduğu Roma Hukuku’ndan almaktadır. AİHM söz konusu ilkeyi ifade ederken bazen çelişmeli muhakeme hakkı bazen de çelişme ilkesi gibi ifadeleri kullanmakta ancak içerik olarak aynı anlamı kastetmektedir. Her ne kadar ilke, AĠHS M.6’da açıkça yer almamış olsa da AİHM’in içtihatlarıyla şekillendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi ise AİHS m.6’da açıkça yer almayan bu ilkeyi temel bir yargılama ilkesi olarak kabul etmemiş ve AİHM’in buna ilişkin sınırlı sayıdaki içtihatlarını gerekçe göstermiştir. Geniş bir uygulama alanı bulan çelişmeli muhakeme ilkesi, bazı temel yargılama ilkeleriyle yakın bir ilişki içerisindedir. Çelişme ilkesinin özel bir görünümü ve öncülü niteliğinde olan silahların eşitliği ilkesini Anayasa Mahkemesi bazen birbirlerinin yerine kullandığı görülmektedir. İddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde gösterilmesi gerekliliğinin bir sonucu olarak çelişme ilkesinin adil yargılanma ilkesi ile olan ilişkisi de gündeme gelmektedir. Son olarak hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak hükmün ancak tüm tarafların dinlendikten sonra kurulabilmesi, meram anlatma ilkesi ile çelişme ilkesinin ilişkisini gözler önüne sermektedir. Çelişmeli muhakeme ilkesinin sağladığı haklardan olan bilgi ve tartışma hakkı ile taraflar, haklarındaki iddiaları bilerek bir tartışma durumu içerisinde söz konusu iddiaları çürütebilme imkanına sahip olmakta bu durum da taraf menfaatlerinin korunmasını sağlamaktadır. 

STJ. AV. TÜRKAN GÜLTEKİN