UZLAŞMA HÜKÜMLERİNİN UYARLAMA YARGILAMASI DAHİLİNDE UYGULANMASI NETİCESİNDE ÖDENEN ADLİ PARA CEZASININ İADESİ

Ülkemizde Ceza Hukuku'na ilişkin dinamikler, özellikle son yıllarda ciddi oranda farklılıklar göstermektedir. Bu kapsamda makul sürede ve adil yargılanma haklarına ihlallere son vermek için yapılan atılım ve mevzuat değişiklikleri dikkat çekicidir. 

Son yıllarda radikal şekilde değişikliğe gidilen husus Ceza Muhakemesi Hukuku'undaki uzlaşma müessesidir. 6763 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile yapılan değişiklik neticesinde uzlaşma hükümlerinin uygulanma alanı genişletilmiş, uyuşmazlıkların daha kısa sürede, sulh yoluyla, maddi başkaca külfete yol açmadan, tarafları tatmin eder şekilde neticelenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, 6763 sayılı Kanun ile bir çok suç uzlaşma kapsamına alınmıştır. Yapılan araştırmalarda bir çok dosya uzlaşma yoluyla neticelenmiş, yargılama makamlarının iş yükü azalmış, taraflar adil sonuçlara kısa sürede ulaşabilmiştir. Ancak, her yeni uygulama ve mevzuat değişikliği sonucunda ortaya çıktığı üzere uzlaşma kapsamı dahilinde yapılan değişiklikler de bazı uygulama boşluklarına neden olmuştur.

Bahse konu mevzu dahilinde ilk dikkati çeken husus, 6763 sayılı Kanun ile uzlaşma kapsamına alınan suçlar açısından, hangi aşamada uzlaşma yoluna gidilip gidilemeyeceği açısından ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere, Ceza Muhakemesi Hukuku'nda derhal uygulama ilkesi kabul edilmektedir. Bu nedenle, henüz kesinleşmemiş tüm dosyalar açısından 6763 sayılı Yasa ile genişletilen kapsam dahilinde ilgili suçlar yönünden uzlaşma müessesi aktif olarak kullanılmıştır. Yargıtay ile Bölge Adliye Mahkemelerinde inceleme aşamasında olan, mahkemelerde yargılamaları devam eden ve Cumhuriyet Başsavcılıklarında soruşturmaları devam eden tüm dosyalar nezdinde uzlaşma müessesi uygulanmaya başlanmıştır.

Bu anlamda sıkıntı yaşanılan nokta, kesinleşmiş veya infaz edilmiş dosyalar dahilinde 6763 sayılı Yasa dahilinde yapılan değişikliğin ne suretle uygulanma alanına sahip olduğuna ilişkindir. İlgili uygulama sorununa çözüm Yargıtay nezdinde neticelendirilmiştir. Bu hususta Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. Maddesine göre kanun yararına bozma yoluna gidilmiş, Yargıtay 4. Ceza Dairesi emsal nitelikte bir karar vermiştir.

Karara göre, kesinleşmiş veya infaz edilmiş hükümler nezdinde dahi 6763 sayılı Yasa gereği uzlaşma müessesesi uygulanmalıdır. Taraflar veya vekilleri kesinleşmiş veya infaz edilmiş hükümler açısından uyarlama yargılaması talebinde bulunmalıdır. 

Yargıtay kararı uyarınca mahkeme tarafından, uyarlama yargılaması talebi kabul edilerek Ceza Muhakemesi Kanununun 253 ve devamı maddelerine göre uzlaşma bürosuna gönderme kararı verilerek, uzlaşmaya dair usul işletilmeli, büro tarafından gelecek rapora göre uyarlama neticesinde yeni bir karar verilmelidir.

Bu aşamada taraflar arasında edimli veya edimsiz bir uzlaşma sağlandığı takdirde, Ceza Muhakemesi Kanununun 223. Maddesi uyarınca ilgili suç yönünden düşme kararı verilmelidir. Uzlaşma olumlu sonuçlanmadığı takdirde, önceki kararda bir değişiklik yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Uzlaşma olumlu neticelendikten sonra, mahkemece verilen düşme kararının akabinde sanığın hangi hususlarda neyi talep edebileceği hususu da ayrı bir sorun oluşturmaktadır. İlgili Yargıtay kararında aynı soruna da bir çözüm getirilmiştir.
Emsal kararda TCK'nın 106/1-1.cümlesi uyarınca sanık 3000 TL adli para cezasına mahkum edilmiş, mahkum olduğu adli para cezasını ödeyerek hükmün infazını gerçekleştirmiştir. Bahse konu tehdit suçu 6763 sayılı Yasa ile uzlaşma kapsamına alınmıştır. Yapılan uyarlama yargılaması neticesinde taraflar uzlaşmış, atılı suç yönünde düşme kararı verilmiştir. Akabinde uzlaşma gerçekleştiği için, infaz edilen 3000 TL adli para cezasının sanığa iadesi talep edilmiş, yerel Mahkemece talep reddolunmuştur.

Yargıtay, bahse konu yerel Mahkeme kararına karşı yapılan kanun yararına bozma başvurusunu incelemiş, kararda, TCK'nın 74. Maddesine değinilmiştir. İlgili maddede, ödenen adli para cezalarının geri alınamayacağı durumların, kanunkoyucu tarafından genel af, özel af ve şikayetten vazgeçme halleri olarak tahdidi şekilde sayıldığı görülmektedir. Kıyas yasağı gereği istisnai hallerin genişletilmesi uluslararası hukuk normları açısından mümkün değildir. Ayrıca, uzlaşma hükümlerinin aynı madde kapsamındaki hallerden biri olarak belirtilmediği, uzlaşma hükümlerinin uygulanması durumunda ödenen adli para cezasının hükümlüye iade edilemeyeceği şeklindeki değerlendirmenin, yukarıda açıklamalar göz önüne alındığında, TCK'nın 2/3. maddesi uyarınca kıyas yasağına aykırılık teşkil edeceği görülmektedir.

Bu suretle, Yargıtay ilgili kararla birlikte, uzlaşma hükümleri uyarınca yapılan uyarlama yargılamaları dahilinde, olumlu neticelenen uzlaşma görüşmeleri sonrası verilen düşme kararları esas alınarak, sanık tarafından infaz edilmiş adli para cezalarının sanığa iadesi gerektiğine hükmetmiştir.

Sonuç olarak, sanık aynı eylem nedeniyle iki kere cezalandırılmamış olup, uzlaşma hükümlerinin uygulanması, lehe kanun ilkesi, zaman bakımından uygulama gibi hususlar yönünden adil bir karar verilmiştir.

İlgili Yargıtay kararı metni aşağıda sunulmuştur.
Tehdit suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümlesi gereğince 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğincehükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Afyonkarahisar 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 21/12/2010 tarihli ve 2010/704 esas, 2010/1023 sayılı kararının 15/02/2011 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 03/08/2014 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 106/1-1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 3.000,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 07/07/2015 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı kararının kesinleşerek 25/02/2016 tarihinde infaz edilmesini müteakip, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik doğrultusunda dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesinin ardından, taraflar arasında uzlaşmanın sağlandığından bahisle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine dair Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 29/01/2018 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı ek kararını takiben, sanık müdafiinin 29.05.2018 tarihli dilekçesiyle, infaz edilen 3.000,00 Türk
lirası adli para cezasının iadesi talebinin reddine ilişkin Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 21/06/2018 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine dair, mercii Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/07/2018 tarihli ve 2018/1718 değişik iş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 11/12/2019 gün ve 94660652-105-03- 15580-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/12/2019 gün ve 2019/128316 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire'ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
 Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 26/02/2019 tarihli ve 2018/7936 esas,
2019/4121 karar sayılı ilamında yer alan "...TCK'nın 74/1. maddesinde ödenen adli para cezalarının geri alınamayacağı durumların, kanunkoyucu tarafından genel af, özel af ve şikayetten vazgeçme halleri olarak tahdidi şekilde sayıldığı ve uzlaşma hükümlerinin aynı madde kapsamındaki hallerden biri olarak belirtilmediği, uzlaşma hükümlerinin uygulanması durumunda ödenen adli para cezasının hükümlüye iade edilemeyeceği şeklindeki değerlendirmenin, yukarıda açıklamalar göz önüne alındığında, TCK'nın 2/3. maddesi uyarınca kıyas yasağına aykırılık teşkil edeceği anlaşılmakla.." şeklindeki açıklama karşısında, Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/07/2015 tarihli karar ile para cezasına mahkum edilen ve bu adli para cezasının tamamı tahsil edilen hükümlüye uzlaşma hükümlerinin uygulanması nedeniyle verilen düşme kararı neticesinde ödenen adli para cezasının iadesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümlesi gereğince 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Afyonkarahisar 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 21/12/2010 tarihli ve 2010/704 esas, 2010/1023 sayılı kararının 15/02/2011 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 03/08/2014 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 106/1-1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 3.000,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 07/07/2015 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı kararının kesinleşerek 25/02/2016 tarihinde infaz edilmesini müteakip, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik doğrultusunda dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesinin ardından, taraflar arasında uzlaşmanın sağlandığından bahisle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine dair Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 29/01/2018 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı ek kararını takiben, sanık müdafiinin 29.05.2018 tarihli dilekçesiyle, infaz edilen 3.000,00 Türk lirası adli para cezasının iadesi talebinin reddine ilişkin Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 21/06/2018 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine dair, mercii Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/07/2018 tarihli ve 2018/1718 değişik iş sayılı kararının, benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 26/02/2019 tarihli ve 2018/7936 esas, 2019/4121 karar sayılı ilamında yer alan "...TCK'nın 74/1. maddesinde ödenen adli para cezalarının geri alınamayacağı durumların, kanunkoyucu tarafından genel af, özel af ve şikayetten vazgeçme halleri olarak tahdidi şekilde sayıldığı ve uzlaşma hükümlerinin aynı madde kapsamındaki hallerden biri olarak belirtilmediği, uzlaşma hükümlerinin uygulanması durumunda ödenen adli para cezasının hükümlüye iade edilemeyeceği şeklindeki değerlendirmenin, yukarıda açıklamalar göz önüne alındığında, TCK'nın 2/3. maddesi uyarınca kıyas yasağına aykırılık teşkil edeceği anlaşılmakla.." şeklindeki açıklama karşısında, Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/07/2015 tarihli kararı ile para cezasına mahkum edilen ve bu adli para cezasının tamamı tahsil edilen hükümlüye uzlaşma hükümlerinin uygulanması nedeniyle verilen düşme kararı neticesinde ödenen adli para cezasının iadesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Tehdit suçundan sanık ... hakkında hükmedilen 3.000,00 Türk lirası adli para cezasına dair Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 07/07/2015 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı kararının kesinleşerek 25/02/2016 tarihinde infaz edilmesini müteakip, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34.  maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik doğrultusunda dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesinin ardından, taraflar arasında uzlaşmanın sağlandığından bahisle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine ilişkin, Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 29/01/2018 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı ek kararını takiben, ödenen adli para cezasının sanığa iade edilip edilmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
 Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."şeklinde düzenleme karşısında, kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.  Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli, 2014/13-194 esas ve 2016/466 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK'nın ''zaman bakımından uygulama'' başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ''suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına''na dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ''Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını'' taşıyan 98/1. maddesinde ''Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.'' amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiştir.
 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendine mevcut (2) ve (3) numaralı alt bentlerden sonra gelmek üzere (3), (5) ve (6) numaralı alt bentler eklenmiştir. Bu bentlere göre, tehdit (madde 106, birinci fıkra), hırsızlık(madde 141), dolandırıcılık (madde 157) suçları uzlaşma kapsamına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile "ibaresi madde metninden çıkarılmış, aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz"şeklindeki düzenlemede bir değişiklik yapılmamıştır. 6763
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35 inci maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde sanığa yükletilen TCK'nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığında şüphe bulunmamaktadır.
 Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarihli, 2008/11-250 esas ve 2009/13 karar sayılı ilamında; "5728 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi hükmü, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin istikrar kazanmış kararları ile kurumun karma niteliği nazara alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun kesinleşmiş infaz edilmekte olan ve hukuki yararı bulunması koşuluyla infaz edilmiş hükümlere de uygulanabileceği" belirtilmiştir. CMK'nın 254. maddesi "(Değişik: 6/12/2006-5560/25 md.) (1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.""(Değişik: 6/12/2006-5560/25 md.) (1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." şeklindedir.
5237 sayılı TCK'nın 74.maddesinde; "(1) Genel af, özel af ve şikayetten vazgeçme, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adlî para cezasının geri alınmasını gerektirmez.
(2) Kamu davasının düşmesi, malların geri alınması ve uğranılan zararın tazmini için açılan şahsi hak davasını etkilemez.
(3) Cezanın düşmesi şahsi haklar, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin hükümleri etkilemez. Ancak, genel af halinde yargılama giderleri de istenemez." hükümlerine yer verilmiştir.
Maddenin birinci fıkrasına göre hüküm kesinleştikten ve/veya infaza başlandıktan sonra, genel veya özel affın çıkması ve kanunun açıkça düzenlediği hallerde şikayetten vazgeçilmesi nedeniyle cezanın düşmesine karar verilir ise, bu düşme kararı ile birlikte infaza hiç başlanmamış ise infaza başlanmaz, başlanmış ise infaza derhal son verilir. Mahkumiyet kararında suça konu eşya ve kazancın müsaderesine karar verilmiş ise, bu durumda müsaderesine karar verilen eşyanın, hükümlüye iadesi söz konusu olmaz. Aynı şekilde hükümlü adli para cezasına mahkum edilmiş ve bu adli para cezasının bir kısmı hükümlüden tahsil edilmiş ise, genel af, özel af ve şikayetten vazgeçme nedeniyle cezanın düşmesi kararı verildiğinde bu adli para cezasının tahsil edilmeyen kısmı hükümlüden istenemeyeceği gibi, aynı zamanda o güne kadar hükümlüden tahsil edilen adli para cezası da hükümlüye iade olunmaz.
TCK’nın "Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi" başlıklı 2. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz, suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz" hükmü getirilmiş, madde gerekçesinde de; "Böylece ceza kanunlarının bireye güvence sağlama işlevinin bir gereği daha yerine getirilmiş olmaktadır. Yeni tarihli ceza kanunlarında da kıyas yasağına ilişkin olarak açık hükümlere yer verilmektedir. Örneğin yeni Fransız Ceza Kanununda bu husus ‘ceza kanunları dar yorumlanır’ biçiminde ifade edilmiştir. Kıyas yasağıyla getirilen güvencenin tam anlamıyla uygulanabilmesini mümkün kılmak amacıyla, kıyasa yol açacak şekilde yapılacak geniş yoruma da başvurulamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Ancak bu hükümle ceza hukukunda genişletici yorum tümüyle yasaklanmamakta, sadece bu yorum biçiminin kıyasa yol açacak şekilde uygulanmasının önüne geçilmek istenmektedir" denilmiştir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında tehdit suçundan yargılanıp cezalandırılması talebiyle 27.04.2010 tarihinde kamu davası açıldığı, yargılama neticesinde Afyonkarahisar 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 21/12/2010 tarihli ve 2010/704 esas, 2010/1023 sayılı kararıyla sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. Cümlesi gereğince 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedildiği, kararın 15.02.2011 tarihinde kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde 03/08/2014 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 106/1-1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 3.000,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 07/07/2015 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı kararının kesinleşerek 25/02/2016 tarihinde infaz edildiği, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik doğrultusunda dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesinin ardından, taraflar arasında uzlaşmanın sağlandığından bahisle, sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine dair Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 29/01/2018 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı ek kararını takiben, sanık müdafiinin 29.05.2018 tarihli dilekçesiyle, infaz edilen 3.000,00 Türk lirası adli para cezasının iadesi talebinin reddine ilişkin Afyonkarahisar 5.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 21/06/2018 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı ek kararına yönelik itirazının, mercii Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/07/2018 tarihli ve 2018/1718 değişik iş sayılı kararıyla reddedildiği, bu karara karşı da kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, sanığa isnat edilen TCK'nın 106/1-1. cümlesi maddesi kapsamındaki tehdit suçunun, hükmün kesinleşmesinden ve hatta infazından sonra uzlaştırma kapsamına alındığı anlaşılmıştır. Yine, dosya içeriğine göre somut olayda, cezası infaz edilen sanık hakkında uyarlama yargılaması yapılarak, uzlaşma sağlandığından bahisle sanık hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi hususundaki Mahkeme kararında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
İncelemeye konu dosyada çözülmesi gereken esaslı sorun, sanık hakkında tehdit suçundan hükmedilen adli para cezasının infaz edilmesini müteakip, ödenen bu meblağın sanığa iade edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin önemli sonuçlardan birisi de kıyas yasağıdır. Kıyas, bir olaya ilişkin hukuk kuralının, Kanun tarafından düzenlenmemiş benzer bir olaya uygulanması demektir. Bu şekilde, Kanunun bir normuna dayanılarak, Kanunun öngörmediği başka bir norm meydana getirilmekte, başka bir deyişle boşluk doldurulmaktadır. Ceza kanunlarındaki boşlukların hâkim tarafından doldurulması ise, kanun koyucunun yetkisine tecavüz teşkil eder. Nitekim, TCK’nın 2. maddesinin üçüncü fıkrasında da açıkça; “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz” hükmü ile “kıyas yasağı” düzenlenmiştir. Kıyas yasağı sadece kanunların suç ve ceza içeren hükümleri bakımından değil, genel hükümler açısından da geçerlidir. Çünkü genel kısmın hükümleri de bir normun cezaya liyakatını doğrudan ilgilendiren düzenlemeleri içerdiği için hâkimi bağlar. Yorum ise bir kanun hükmünün gerçek anlamını, Kanun Koyucunun gerçek iradesini ortaya çıkarmak için yapılan fikri bir faaliyettir. Bu kapsamda bir kanun hükmünü kıyasa yol açacak şekilde yorumlamak da TCK’nın 2. maddesinin üçüncü fıkrası ile yasaklanmıştır.
TCK'nın 74/1. maddesinde ödenen adli para cezalarının geri alınamayacağı durumların, kanun koyucu tarafından genel af, özel af ve şikayetten vazgeçme halleri olarak tahdidi şekilde sayıldığı ve uzlaşma hükümlerinin aynı madde kapsamındaki hallerden biri olarak belirtilmediği, dolayısıyla uzlaşma hükümlerinin uygulanması durumunda ödenen adli para cezasının hükümlüye iade edilemeyeceği şeklindeki değerlendirmenin, 5237 sayılı TCK'nın ''zaman bakımından uygulama'' başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ''suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına'' ilişkin hüküm ve yukarıdaki diğer açıklamalar göz önüne alındığında, TCK'nın 2/3. maddesi uyarınca kıyas
yasağına aykırılık teşkil edeceği anlaşılmakla, ödenen adli para cezasının sanığa iade edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, sanık müdafiinin 29.05.2018 tarihli dilekçesiyle, infaz edilen 3.000,00 Türk lirası adli para cezasının iadesi talebinin reddine ilişkin Afyonkarahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 21/06/2018 tarihli ve 2015/358 esas, 2015/462 sayılı ek kararına yönelik itirazın kabulü gerekirken, reddine dair mercii Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/07/2018 tarihli ve 2018/1718 değişik iş sayılı kararında isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, mercii Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza
Mahkemesi'nin 18/07/2018 tarihli ve 2018/1718 değişik iş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci Mahkemesince yerine getirilmesine, 08/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

Av. Oğuzhan BİLGİN